Medya İletişim
Yalçın KARAOĞLU
yalcinkaraoglu01@hotmail.com
Facebookta Paylaş Makale Listesi
Bu sene de yayla sezonunu bitirdik...15 September 2020 Tuesday
Yalçın Kara yazdı/
 
Çocukluğumdan bu yana geç gidebildiğim Köyümüz Eskimantaş benim için heyecandır. Nasılsa rahmetli dedem giderken beni unutturdu ben de Cipçi Arap Selim Soncu'nun torpiliyle yeşil ciplerin arkasına sığışır köye ulaşırdım. Yolda tek başına giderken ellerimi havaya açar ve o meşhur "Ben köyümü özlerim\ hem annemi hem babamı..." türküsünü söylerdim. Eskimantaş taşı sert, adamı mert ve aksi, kavgacı bir köydür. Civar yerlere hiiç benzemez. Mantaş bir top ataş derler. İnsanları çok çalışkandır. Son yıllarda hurmanın bereketini gördüler. Allah sizi İNANDIRSIN bizim dualarımızda hep "Allah'ım çor çocuğumuzu, anne babamızı ve bizi akrepten koru" vardır. Akrebi felaket zehirlidir ve öldürür. 2 Emmoğlum da bu yüzden genç yaşta hayatını kaybettiler. Durmuş Kara'yı rahmetle anıyorum. Eskiden ilaç mı vardı, BİLİNÇ mi vardı? Bu yıl da Allah'ım bizi Akrepten korudu. Bin Şükür. Bu sene en küçük Ezo kızımdan korktum da. Korktuğumuz başımıza gelmesin…
Allah herkesi 2 ayaklı akrep ruhlulardan da korusun. Bunların ne zaman zehir zerkedecekleri belli olmaz. Bana göre köyde çok fazla durursan onun koyunu, bunun tavuğu, köpeği, kokusu, çöpü, gürültüsü, sınırı vesair insanı rahatsız eder.
Bu yıl Yayla da yandı. Susuzluk var. Nesrin Hanım sağolsunlar pompa değişti….
Bu yıl çok üzüldük. Yangında çok ağladık. Biz de yandık yanan canlılarla… Selami abiyle ortaklık ceviz ve zeytin ağaçlarımız yanıverdi. 15 yıl önce fidan parasını bile zar zor buluyor, gübreyi arada atabiliyorduk. Köylünün emekleri yandı bitti ne kadar zor! Devletten ses az geliyor, geç geliyor. Hele hele biz Adanalılara ve Kozanlıya... Oy devşiren iktidar mensupları ancak ve ancak “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile yardım yapıyoruz” deyip duruyorlar. Ortada pek bir şey yok. Hava atma derdindeler. Oy zamanı gelirler, zaten gerekli desteği de alırlar. Sonrasında yine ağlar bizim köylü. Hani bahçesi yanan, meyveleri yok olan, geçimleri biten köylüye sırçanın sidiği kadar faydanız oldu mu? Ben biliyorum yok! Ortada bir Kızılay çadırı, birkaç duyarlı gönülsever, evi yanan köylüye bir 10 bin TL para verdiler. Bir çardak parası o! Yaylacılara da 5’er bin TL, biraz gıda yardımı. Belediyeler saman, yiyecek, parket dağıtıyorlar. Unutulur gider. Bizim işimiz bunları unutturmamak! Hani duyarlı siyasiler ve STK’lar veya sendikalar neredeler? Neyse biz biliriz kur kuru gadanı alayım; takır takır yolunda öleyim zihniyetlerini…
Düşünüyorum da eskiden çardak yaptıracak paramız olmazdı. Dünya iyisi canım dayım hep der ki "eski gitsin de gelmesin" adam çok çekmiş. Bizim sınıflardan kimler çekmedi ki? Defeter yok, kalem yok, kitap yok, yiyecek az, giyecek yok…
Babamla bir 70'li yıllarda çok küçükken çalıda, haymada yattığımız çardağın ve onu kaybettiğimiz son sene şimdi ABD'de kendini bulan halamın oğlunun çardağında yaylaya gittik. Doya doya yaylayamadık! Oralarda sohbet edemedik. Şimdi her şey var ama o güzel insanlar atlarına binip binip gittiler. Emmilerim de birer birer gidiyorlar. Gittiler. İnsan dediğin bir var bir yok
Allah herkesi meşruiyetten, ahlaklı ve erdemli olmaktan ayırmasın. Hayat kısa benim için en büyük zenginliklerden birisi de çocukları sevindirmek. Onları beşikte sallamak, kaykaylar da ve barfikste görmek bizi mutlu ediyor. Bizim eve park diyorlar. Biraz fotoğraf çekerken sosyal mesafeyi aştık. Dostlara sevgi ve selamlar.