Medya İletişim
Yalçın KARAOĞLU
yalcinkaraoglu01@hotmail.com
Facebookta Paylaş Makale Listesi
GELİŞMEYEN ŞEHİR26 July 2022 Tuesday

Gelişmeyen şehir...
Düşünün bir şehri ki yöneticilerinin mavrası, yalanı çok; vizyonu, sağduyusu, hoşgörüsü yok!
Hep bu şehirden almışlar. Şehre katkı koyanlar yok denecek kadar az.
Sürekli kişisel ego tatminleriyle boğuşan, toplumu haşır neşir eden, toplumsal hayata hiç bir katkıları olmadığı gibi tam aksine kör didişmeyle, kendilerine boş beleş iş ve uğraşı arayan, ayrılığı körükleyen, kavgadan, fesatlıktan, dedikodudan, rakipleri tasfiye edebilmekten, koltuk devşirmekten, yandaşı rahat yaşatmaktan gayri hedefleri olmayan bir yapının kime, ne faydası olabilir ki?!
Bırakın faydayı külliyen zarar ve ziyandan, fitneden, yalandan, iki yüzlülükten başka bir şey yok.
En küçük zararları duygusal ajitasyon, duygusal zorbalık, bireylerin kararlarını, fikirlerini etkilemek, değiştirmek, baskı, korku ve ayak oyunlarıyla tebelleş olmak. Zavallı şehir! Umutsuz şehir! Vizyonu olmayan yöneticilerin ipe sapa gelmez yanlış tavırlarıyla giderek geriye giden, beyin göçü veren ve giderek YAŞANMAZ hale getirilen, ziyan şehir! İsterdim güzel şeyler yazmayı. Umut veren insanlardan söz etmeyi. Maalesef!
Mutlu azınlık seyir peşinde, umarsız. Korkak, bencil ve fikirsiz.
Koca şehirde gelişmişlik adına sadece 1 yatırımcı umut veriyor. Üreticiden, yana. Halkın geleceğini ilgilendiren, yaşamına ekonomik destek olabilecek öncü bir görev üstlenen o da belli...
Aman tıklamayın insanların önünü de...
Önümüzdeki dönem ise çok daha hassas ve önem taşıyor.
Toplumsal dokuya zarar veren kimseleri istemiyoruz. Bu yapı bizim kaderimiz olamaz.
Önümüzdeki dönem Statükonun sarsıldığı bir dönem olacak.
Öngörüsüz siyasiler, yöneticiler gidecek. Yönetime hazır, ufku geniş. Vizyonu, kabiliyeti olan, hoşgörülü, gelişime ve değişime açık, eğitimli ve kendilerini geliştiren pro aktif Yeni yönetimler dönemi geliyor.
Aksi halde hukuk dışı güçlerle, avlarını yerken ağlayan timsah kılıklı bu çürümüş yapıdan hepimiz yok olup gideceğiz. Statükonun kokuşmuşlarını sırtımızdan atmanın zamanı gelmedi mi?