Düşünüyorum da, şu çözümsüz kör dövüş ortamında uzaktan kumandalı iki ayaklı politik kurnaz tilkilerin, kendi aralarındaki kayıkçı kavgasının ülkemize ne gibi bir getiri sağladığını? Ülkemizden neleri götürdüğünü, bilen var mı? Senaryosu derin laboratuarlarda önceden yazılmış lak laka meydan muharebesinde bol hakaret içerikli zübükler tiyatrosu. Haddinden fazla şımarttığımız, şımardıkça şımaran ahmaklığımıza, eyvallah çeken uyanık kurnaz tilkiler. Yaşantımızdan çok şey götürdüler, şahsi kazançları hariç, vatandaşı rahat ettirecek hiç bir kazanç koymadılar. Getirileri zarar, götürüleri başlı başına bir zarar, kendileri zaten, başımızın üstünde yukardan aşağı zarar. İşleri güçleri farklı gündemlerle vatandaşın beynini sulandırmak aralarına nifak tohumları ekip ülke vatandaşlarını birbirlerine düşürmek. Uzlaştırıcı hiç bir yöntemleri yok. O kadar çok palavra atarlar ki bir o kadarda sayısız keriz üretirler sanki. Ülke yönetimine aday gibi görünseler de, ağızlarındaki hitap tarzlarına bakılacak olursa, sanki ülkeyi karıştırmaya adaylar. Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar silsilesi. Vatandaşı kutuplaştırmada ustalar. Farklı dünya görüşlerinden dolayı herkes birbirine karşı kin ve nefret histerisinde, Niye? Sebep? Hayr’ola birbirimize karşı özel düşmanlığımızın, ana sebebi nedir? Aynı topraklar üzerinde yaşıyor olmamız mı? Farklı kimliklerin sahibi oluşumuz mu? Ya da fikirlerimiz mi düşmanca bir davranış içerisinde? Neyimizi paylaşamıyoruz? Sefaletimizi mi? Hangi özel birinin özel isteği doğrultusunda bizler bizlere karşı kin ve nefret doluyuz? Düşündürücü bir o kadarda üzüntü verici. Ama olsun kararımız karar babında bu karanlık kıvrak devran çetesi, yine bildiği kıvırtan yoldan yürür gider. Hacı Rüstem efendi(ağa) hatırı sayılan muhterem hatırlı zadelerden sadece biri. Bir hedefi var, hedefi mebbusluk veya belediye başkanlık koltuğu, ya da mevki makam yolu ile hedefe ulaşabilmek. Daha da vahimi vatandaşın kara kaşına, kara gözüne merakından falan değil, sevmediği aşırı derecede palavra atışından belli değil mi? Sadece amaç hasıl olana kadar göstermelik lütfen zoraki bir ilgi gösterir. Ya sonra? Vatandaştan gizlediği sır gizlisindeki sırla örtülü maksadı. Ülke yönetiminde, yönetici olacağım ayağında asıl hedefindeki hedef, trilyonluk rant getirisi.

Devlet ticari mekanizma, vatandaş soyulacak soğan olursa, Rüstem efendi (ağa) ve gibileri meydanı boş bulur, ülkeyi çırılçıplak bırakana kadar soyar. Geniş halk yığınları kendi aralarında ne kadar kavgalı olursa, kirli vurgun düzenleri sekteye uğramaz engelsiz devam eder gider.

Ne yazık ki layığımızı ellerimizle koymuş gibi başımız üstünde buluruz. Çünkü nasıl yönetilmek istiyorsak, layık olduğumuz şekilde yönetilmek istiyoruz. Evet,

seçtiğimiz fırıldak Kubi’lere değerinden fazla değer verişimizden olsa gerek, Kubi’cik gibi fırıldak dönekler, adam satmakta ustalar. Oy ver satılmayı hak et. Payımıza düşen de bu ya, satılmak!

Değerimizi sıfırlayana kadar satarlar. Değer verdiğimiz sürece satarlar. Şahsi çıkarları için her yolu mubahtan sayarlar. Azıcık bir değerimiz varsa da değerimizi çamur lapasına benzetene kadar satarlar. En üzücü tarafı toplumu aklı ile alay edilen bir topluma dönüştürmeleri. Bırakın alay edilmekten rahatsız olmayı, önlerinde bin takla atmayı marifetten sayarız. Oysa seçim öncesi önümüzde bir iki takla atmış olurlar, seçimden sonra vatandaştan intikam alırcasına vatandaşa bin takla attırmayı görevden sayarlar. Aslında zübüklerin öyle göründükleri gibi dürüst olmadıklarını bir hiçlik abidesi oldukları gerçeğine bir ulaşabilsek? Ahh! bir anlayabilsek bu türlerin ne mal ne sinsi sahtekâr yalancı biri olduklarını? Olmuyor işte gönül sarayımız ıskarta pazarı. Hınzır bir kafaya sahibiz ya! Zibidi Gonzoles, hiç de hayra alamet bir cisimcik değildi ya, Aksilik bu ya! Geleceğimizi ters yüz ederek, ocağımızın kurucu başkanı oldu.