Bir ülkede sağlık sistemi ticarete dönüşmüşse, o ülke halkının gerek bedenen ve gerek kafa yapısı ile sağlığı temelden bozulmuş demektir. Bir ülkede eğitim sistemi ticarete dönüşmüşse o ülke halkının cehaletle başı belâda demektir. Bir ülkede din ticarete dönüşmüşse, iki ayaklı şeytanlar o ülke halkının en ulvi değerlerine, külahı çoktaann...! ters giydirmiş demektir. Bir ülkenin siyasetçisi hazan yaprakları gibi en ufak bir rüzgar esintisinde sağa sola yalpa yapa yapa kaçamak yapıyorsa, o ülke halkı daha çoookk...! içinden çıkılmaz dipsiz karanlık kör kuyularda suya hasret kalacak demektir. Ahlakmı dediniz? Bu ülkede, nerede bu ahlâk? Oldu da biz mi bulamadık? Öyleyse bulunda hep beraber ahlâk sofrasında buluşalım. Hani bir söz vardır. “Filler tepişir, çimenler ezilir.”Aynen öyle yukardakiler kavga eder. Kendilerine bir şey olmaz tereyağından kıl çeker gibi işin içinden çıkarlar, kabak bizim başımızda patlar. N'olursa olan bizim gibilere olur. Birbirlerine attıkları her yumruk bizim suratımızda patlar. Peki çaresi var mı? Olmaz olur mu? Yediğimiz okkalı dayak yanımıza kâr kalır. Ünlü şairimiz ne güzel söylemiş. “Döndüm daldan düşen kuru yaprağa. Seher yeli dağıt beni kır beni. Leylim leeyyy... leylim ley! hava kurşun gibi ağır. Leylam hangi çöllerde Mecnun'a mecnun gibi âşık oldun? Hâlâ aynı kafadayız, hâlâ aynı surata vurgunuz, Hâlâ aynı sesi, hâlâ aynı sazı ile akortu bozuk Şehabettin'i dinlersek, ve ve de bu berbat kötü gidişat böyle devam edip giderse, hâlâ aynı türküyü dinleye dinleye çıkıp sokaklara kafayı oynatmaya az kaldı, desem kim inanır bana?