Halk Köşesi
Arap Aga
Facebookta Paylaş Makale Listesi
YÜREĞİMİZ YANGIN YERİ 218 August 2021 Wednesday

Geçen sayının devamı

 

Baş düşman ABD'nin parmağı mutlaka vardır. Burada gelde Menderes’e kahretme.! Terör örgütlerinin böyle bir sabotajı hayata geçireceklerini anında tesbit edebilen yetkililer. Peki, gerekli önlemleri anında neden almakta zorlanırlar? Bir iki demeç patlatmakla sabotaj önlendi mi? Yarınların ne getireceğini, bugünden tahmin edemeyen yöneticilerin yöneticiyim demeye hakları var mı acaba? Önlem almak bu kadar çok zahmetli bir iş mi yoksa? Önlem almaya üşeniyorlarsa, bu yetkili yöneticiler neden başımızda yönetici arkadaş? Vatandaş bir hak arayışı için, bir yürüyüş tertiplese yöneticiler kendi güvenlikleri için her türlü önlemi almasını bilirlerde, oluşabilecek felâketler için gerekli hazırlığı yapıp, neden gerekli olacak tedbir amaçlı önlemleri önceden almazlar? Neden önceden hazırlıklı değiller? Ben öldükten sonra…

Vatandaşı niye böyle zaafa uğratıyorlar ki? Olumsuz oluşan gelişmeler karşısında eğer acizseniz ülke yönetiminde ne işiniz var arkadaş? Beyinsiz hiç bir yöneticiden hiç bir cacık olmaz. Bırakında aklı başında akılcı yöneticiler yönetsin bu ülkeyi. Biz, sizin gibi yöneticilerin, yükünü sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Geçmişteki yaşanan felaketlerden hiç mi deneyim sahibi olmadınız? Yanan ağaçlar hiç can taşımıyor mu? Börtü böcek hiç can taşımıyor mu? Kurt kuş hayvanlar alemi can taşımıyor mu? İnsan can taşımıyor mu? Ey yetkili yönetici sen hiç can taşımıyor musun? Bu ağaçlar bu kuşlar bu hayvanlar bu insanlar yanarsa sen hayatta mı kalacağını sanıyorsun? Ey mala mülke paraya tapan ayarı bozuk yönetici takımı, bu ülke için asıl siz büyük bir felaketsiniz. Biz yönetilenlere gelince, hani biz yönetilenlerin de ayarı bozuk yöneticilerden geri kalır tarafımız yok haaa...! Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş tantanası. Uyurgezer gezeceğimize uyanık olsak daha akılcı olmaz mıydık?

Akıllı olsaydık akılcı bir yönetici seçer ocağımıza bomba gibi düşen felaketlerin hiç birinde can kaybı yaşamazdık. Bizim bu ürkek pasifliğimiz, başımıza daha çok felaketleri çağırır acılarla kucak kucağa yaşarız. Sorumsuz sorumlu yetkili yöneticilere gelince tereyağından kıl çeker gibi su yüzüne çıkarlar. Oluşan felaketleri bir iki gariban tayfasının sırtına yıkarlar. Asıl kendileri günah keçisiyken garibanları günah keçisi ilan etmeleri hiçte inandırıcı gelmez bana. Bütün başarısızlıklarına rağmen o mevkide, o makamda oturuyorsalar kabahat bizim hemşerim. Ve aynı görevlerine devam etmelerinde bir sakınca görmüyorsalar, kabahatin büyüğü bizim hemşerim. Ve bıraktıkları yerden başlamışlarsa ağız dalaşına ve birbirlerini suçlamaya başlamışlarsa kolla pöçüğü hemşerim çünkü suç senin. Kabağın bizim başımızda patlayacağını iyi hesap edin hemşerim. Vatandaş can derdine düşmüşken, bu sorumsuz sorumlu yetkili yöneticiler mevki ve makamlarını daha yükseklere taşıma telaşına düşerler. Umurlarında mı yaşanmış felâketler. Çokta önemli yaratıklar ya, yaralı parmağa dahi işemezler aslında. Dürüstlüğün itibar görmediği bir ülkede namussuzlar köşklerinde haram saltanatı kurarlarmış. Zaman zaman gel gör ki mevki makam sahibi adamlar, aslında adam kılığına girmiş iki ayaklı şeytan bozuntuları olabilirmiş.

Adam yerine koymayacaksınız böyle sinsi tipleri. Böyle daha gerçekçi olur. Tabi şunu belirteyim. Devleti temsil eden atanmış yöneticiler, istisnalar haricinde eleştirilerimin dışındadır. Sözüm yarası olan siyasilere canları cehenneme! Aynı partinin elemanları birbirlerinin makam uğruna ayağını kaydırmaya çalışıyorsa o ülkenin hayatı kaymış demektir. Fırsatı fırsata çevirerek! Devletin malını sebil niyetine kapışan siyasilere neden acı sözüm olmasın ki? Acı biberin acılığından beter acılar. Eline geçirdiği yasa dışı fırsatı, fırsat-ı ganimete çeviren, gözü doymaz takımının mideleri bir iki tabak yemekten fazlasını kabul etmezken, gözü doymaz fırsatçılar midelerine inat olsun diye, sofralarını bin çeşit yemekle donatılar. Yedikleri önlerinde, yemedikleri çöp konteynerinde. Yoksul mu? Yoksulun gözünü Allah doyursun, sıçacak boku bulursa tabi. Gözü doymaz yetkili takımının doyumsuz istekleri doymak bilmez. 4-5 kurumdan avantadan aldıkları maaşlarla gül gibi şatafat içinde ömür yaşarlar. Sürün oğlum ARAP AGA niye geldin dünyaya? Ne zamanki felâketler yaşanır, aklımız işte o an sıfırlanır. Ağzımız başlar ana avrat küfretmeye. Kâh sağımıza bakar küfür ederiz, kâh solumuza bakar küfür ederiz. Arkadaş birde aklına küfür et de aklın başına gelsin. Oysa yönetici kılığındaki yetkili beyleri Angara'nın dumanlı havasından biz zor kurtardık. Bugünlerde ise aramızda pişkin pişkin gezerek, teselli ikramiyesi dağıtıyorlar.

Yaraları saracağızmasalını dinleye dinleye yaralarımız kangrene dönüştü zaten. Al elma gönül alma diye buna derler işte. Yaşanmış bunca felaketler sadece orman yangınlarından mı kaynaklanır? Deprem felâketi gibi, sel felâketi gibi, çığ düşmesi gibi, trafik canavarı gibi, maden ocaklarında grizu patlamaları gibi, terör saldırıları gibi, salgın hastalıklar gibi. Anadolu halklarına hiç de yabancı gelmeyen, yaşayıp tanık olduğumuz bu tür felaketler acıları ile birlikte neredeyse ocağımıza düşen ateş topu gibi. Gözlerimizden yaşı hiç dindirmez ağıtlarımız göklere sığmaz olur. Felaketlerin yaşanmış acılarına rağmen sanki hiç acılar yaşanmamış gibi başımıza koca bir kaya düşünceye kadar, hayat her şeye rağmen devam ediyor. Acıları yeniden yaşamak için yeniden acıları çağıyoruz, olmadı daha beterini yaşamak için tekrar acıları çağırıyoruz. Tekrar yeniden acıları çağıyoruz. Yaşanmış her acı felaketlerden sonra acılarımızdan ders çıkarmak yerine ders çıkarmamayı ilke edinmişiz. Acıları yeniden yaşamamak için, gerekli hiç bir önlemi alma gereği duymuyoruz. Yani vatandaş olarak üzerimize düşen muhaliflik görevini yerine getiremiyoruz. Tamam vatandaşlık görevini yerine getirmek için seçimden seçime sandığa gidip gönlümüzden geçen bir partiye oy veririz, görevimizin bu oy verme işleminden sonra bittiğini sanıyoruz. BİTMEDİ! Oysa asıl görevimiz oy verme işleminden sonra başlar. Ama biz öyle yapmıyoruz, artık bütün sorumluluğu iktidardaki veya muhalefetteki partilerin sorumluluğuna bırakırız. Ya biz ne işe yararız? Hiç bir işe yaramayan işe yaramaz hacı. Onlar birbirleri ile dövüşür biz birebirlerimizle dövüşürüz. Onlar bizim kalemize gol atar, biz de bizim kalemize gol atarız. Değişen bir mevzuat yok. Ne güzel Angara değil mi? Yürü yavrum yürü Angara'da anayaso! Yahu yıllarca bu siyasilerin arkasında koştuk, bunlara bel bağladık siyasiler elimizi kolumuzu bağladı, mal bulmuş mağrib-i gibi devletin gelir getirecek bütün kurumlarına çöreklendiler. Biz vatandaşlar ise havada bulutu göremezken, yanan ormanlar sönsün diye Allahtan yağmur bekliyoruz. Ne zamanki başımıza bu tür felâketler gelir, aklımız başımızdan gider, yerimizde hop oturup, hop kalktıkça acıları bizzat yaşayarak acı gerçeği öğreniriz. Bir iki bağırtı çağırtı ile, bir iki cayırtı cızırtı ile ortalığı toz dumana katarız o kadar. Balonun havası tiz zamanda fısss... diye boşalır, Allah ne verdi ise artık, düşeriz susuz çöllere. Leyla'yı kaybettik, nerede bulacağız Leyla'yı? Eh! işte dostlar alış verişte görsün ya. Bir şeycikler yapıyormuş gibi yaparak, telaşla sağa sola koşuşturur oyalanırız. Canımız yanmadı şükürler olsun, canı yananların canı sağ olsun ayağında geçmiş olsun dileklerinde bulunur, üzüntülerimizi iletiriz gayrı. Ve böylece işlem tamamlanır reklam seviciler iş başına geçer, işte şu felaket bölgesine şu kadar yardım dağıttık, işte bu felaket bölgesine bu kadar yardım dağıttık. Allah dövlet babaya zeval vermesin dövletimiz her zaman güçlüdür. İnşallah yaralarımızı tiz zamanda sarar. O an için bugünleri düşünür, yarınların ne getireceğini hesap etmeden Doğrucu Davut kesiliriz. Hele felâketler bir yaşansın Allah kerim canım, mucizeler yaratır yanan ormanları göz yaşlarımızla söndürürüz evvel Allah Yüreğimiz yangın yerine dönmüş, galiba birileri bizi fena işletiyor.