ESKİDEN DOKTOR VARDI DA BİZMİ GİTMEDİK!!!30 March 2023 Thursday
Sisli bir Kozan sabahı, çay başındayım. Aşağıda belli belirsiz görünen balıkları seyrediyorum. Az ilerde okula geç kalmamak için koşuşturan meslek liseli öğrenciler var. Bir kaç tanesi sigara içme telaşında.
Hey gözünü sevdiğim, gadasını aldığım, Allah’ına gurban olduğum Kozan çayı.. ne hatıraların var bende, ne sevdaların.. Her yağmur çiselediğinde çay a koşardık sel gelmiştir diye. Genellikle yağmur yağdığında sel gelirdi. Komşularımız Erbakan Necmettin (Zidan zekinin babası) Gıdı Bayram falan çengellerle gamga tutar kışlık odunlarını oradan temin ederlerdi. Avluların arasında çok kâğıt oyunu oynadık, en şanslı da Çinçik
Ramazandı. Çay ve bent yazın olimpik havuzumuz olurdu. Kozanlı gençler çimmeyi, yüzmeyi burada öğrenirdi. İlk başlarda it yüzgeci yapar, yavaş yavaş kulaç atarlardı. “Batta gel..” en sevdikleri oyundu.
Şöyle bir sağıma döndüğümde Sıhhıye Niyazi emmi, soluma döndüğümde çizmeli Memmet Emmiyi hatırladım.
Kimler geldi kimler geçti. Kimi postacı, kimi
ormancı, kimi de ne derseniz deyin diplomaları olmasa da uzman birer doktordu.
Ese emmi kırık çıkık uzmanıydı. Çinkolu Emine teyze, Cumbullu Ayşe abla ebelik yapardı. Gardiyan Memet abi fıtıkçı, Gö Osman (babam) kulak, burun, boğaza bakardı. Tedavi yöntemi boğaza tülbent koyar yukarı doğru kaldırırdı. Mükremin abi (polis çivi
Murat’ın babası) tavuk hastalıklarıyla ilgilenirdi, şırıngasız gezmezdi. Halil emmi her türlü ağrı sızı için okuyup üflerdi. Meryem abla (annem) göbek düşüğünü kaldırırdı, halâ dua edenler var. Zabıta Ali çavuş kayıp işlerine bakar, dahiliyede de başarılı operasyonlara imza atardı. Kahveciye masraf getir diye çağıran Ünal hoca terapici, Cevdet emmi ise adeta bir psikoloktu, gençler onu kahvede dikkatle dinlerdi, “ya so mika lo” mezunuydu.. Bagtepeli Güççük Memmet emmi sınıkçıydı. komisyoncu İsmail abi (enişte)
nezle grip işlerine bakar, reçetesinde ilk sırayı nane çayı alırdı. Saydıklarımın hepsi vefat etti, mekanları cennet olsun, bir tek Ese emmi yaşıyor..
Ve işte sokağımızın bakkalı (koca mahallede 2-3 tane bakkal vardı) elçi Ali Rıza abi. Meşhur Farsakistan Cumhurbaşkanı Doğan’ın amcası olur. Dişçilikte bir numara idi. Uzun kollu kerpeteni, büyükçe bir şırıngası vardı. Hiç unutmam bir gün iki eliyle kerpetene asılmış yaradana sığınıp komşulardan birinin dişini çekmeye çalışıyordu. Ne iltihap, ne antibiyotik tedavisine girmeden direk dişe girişirdi. Allah var hiç para almazdı. Ama çocuklar çok korkardı, kendimden biliyorum..
Bu yaşıma kadar bu korku hep sürdü. Allah’a şükürde pek sorunum olmadı. İki ay kadar önce dişlerimi temizletmek için doktora gittim. Burada çocukluğumdan kalma yine büyük bir korku vardı. Koltuğa oturduğumda etrafıma baktım, adeta uzay mekiği gibiydi. Temizlik, dolgu, kaplama derken tam bir yenileme oldu. Sevgili Dr. Fahrettin Demir ve güler yüzlü çalışanları Elif Akıllıoğlu, Gül Aktürk, Adem Demir’e teşekkür ederim, beni o eski korkularımdan kurtardılar.
Adliye Ali’nin, Adoş abinin soğuk esprilerine bile rahatça gülebiliyorum artık...
Bellimi olur belki yine gelir ömrümüzün yeşermez kırlarına, dört bir yan baştan ayağa çiçege keser..
Belki yine çağıldar, coşar sularımız koyakları
doldurur..
Söner belki içimizin yangınları: diner belki
yüreğimizin dinmeyen kasırgaları..
Kim bilir belki de karanlık çökünce sokağımıza bir Şahin ya da Reno ile Müslüm Baba gelir ve en tok, en can alıcı sesiyle noktayı koyar...