Demokrat Eğitimci
Sacit ÖZTÜRK
Facebookta Paylaş Makale Listesi
ZAMAN VE UMUT 20 November 2020 Friday

Geçme, diyemezsin,

Geçmişe gidemezsin,

Geçmişi bugüne taşıyamazsın,

Yaşadıklarını silemezsin,

Bekleyince yavaşlar,

Gecikince, hızlanır,

Üzülünce, can yakar,

Mutlu olunca, kısalır,

Acı çekince, bitmek bilmez,

Sıkılınca, uzar,

Bazen hasat,

Bazen göç,

Bazen sancılı,

Bazen yalan,

Bazen hiç yok,

Bazen bir ah,

Bazen etkili bir ilaç,

Bazen derin bir keşke,

Bazen içten bir umut,

Bazen ellerin konuşması,

Bazen parmakların savaşması,

Bazen deli bir rüzgâr,

Bazen coşkun akan bir nehir,

Bazen sarf ederiz,

Bazen israf,

Zamandır bu, usulca fısıldar, bana bırak.

4 Şubat 1919 tarihinde,

Alemdar gazetesi yazarlarından Refii Cevat (Ulunay),

Mustafa Kemal Paşa ile Şişlideki evinde bir görüşme yapar.

Refii Cevat,

Bu görüşmeyi şöyle aktarır;

Soruları sorup veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki;

Biraz daha oturun lütfen.

Oturdum.

Şöyle bir konuşma geçti aramızda;

‘’Soracağınız sorular bitti mi?’’

‘’Bitti Paşam.’’

‘’Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır?

İstiklaline nasıl kavuşturulur?

Diye bir soru sormanızı beklerdim.’’

‘’Af buyurun Paşa hazretleri,

Bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan,

Bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi,

Mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım.’’

‘’Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz,

Ben cevap vereyim, fakat yazmamak şartıyla.’’

‘’Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri.’’

‘’Bakınız Cevat Beyefendi,

Sizin imkansız gördüğünüz kurtuluşun yolları vardır.

Bugün herhangi bir teşkilatçı,

Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir direnişe hazırlarsa,

Bu yurt kurtarılabilir.’’

Heyecanlanmıştım.

‘’Birinci Dünya Savaşı sürecinde gücümüzü öylesine tüketmiştik ki,

Elimizde bir şey kalmamıştı.

Harpten sağ kalanların ise ayakta duracak halleri yoktu.’’

‘’Nasıl olur Paşam’’ diye yerimden fırladım.

Paşa sakindi;

Aklınızdan geçeni tahmin ediyorum dedi;

Doğrudur.

Görünüş tamamen aleyhimizde,

Ama düşmanlarımız olan büyük devletlerin bir de iç yüzleri var.’’

‘’Nasıl Paşam?’’

‘’Anlatayım.

Siz sanıyor musunuz ki savaşı kazanmakla,

Müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir.

Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır.

Asırlardır birbiriyle boğuşan,

Fransızlarla, İngilizleri ortak düşman tehlikesi birleştirdi.

Şimdi o eski rekabet,

Bıraktıkları yerden yeniden başlayacaktır.

İtalya’nın da başı dertte,

Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilir.

Sonuçta;

Anadolu’da başlayacak bir milli direnişle,

Hiçbiri mücadele edecek durumda değildir.

Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır.’’

‘’Paşam milli direniş….

Güzel, ama neyle?

Hangi askerle, hangi silahla, hangi parayla?

Maalesef paşam,

Kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız.’’

‘’Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür.

Ama çölden bir hayat çıkarmak lazımdır.

Çöl sanılan bu alemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır.

O,Türk milletidir.

Eksik olan teşkilattır.

Bu teşkilat organize edilirse vatan da millet de kurtulur.’’

Mustafa Kemale veda ettim.

Matbaaya geldim.

Ne kafam almıştı ne mantığım.

Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti.

Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı;

Neler söyledi?

Şu sıralar Anadolu’ya geçilir,

Orada teşkilat kurulur,

Vatan bağımsızlığına kavuşur,

Millet de özgürlüğüne kavuşurmuş,

Anladınız mı arkadaşlar?

Bu deli değil, zırdeliymiş.

O günlerde,

O şartlar içinde,

İstiklal mücadelesine atılıp,

Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı,

Herkes benim gibi düşünürdü.

O günlerde böyle düşünen tek adam oydu;

Tek adam.

Mustafa Kemal;

Sadece bulunduğu çağa ve coğrafyaya değil,

Çağlar ötesine ve sınırların dışına da hitap eder.

Vatan topraklarını savunmak için,

Anadolu’ya geçer.

Toplumu örgütlemede,

Aklı, bilimi, mantık ve felsefeyi çok iyi kullanır.

Neleri, ne şekilde, ne zaman, kimlerle yapması gerektiğini bilir.

Aykırı düşünür.

Gidişatı iyi okur.

Üstün yeteneklere sahip bir lider.

İhtiyacı olan şeylerden biri, zaman,

Öbürü de umudu yeşertmek.

Mustafa Kemal,

Umudunu hiç kaybetmemiş.

İngiliz hayranı gazeteci umutsuzdur.

Mustafa Kemal;

Tarihin her döneminde toplumlara umutsuzluk empoze edildiğini bilir.

Umutsuzluk kavramı;

Psikolojik harp taktikleri arasına girmiş,

Siyasiler acımasızca kullanmakta sakınca görmemiş.

Taktik basittir;

Bir kitle hedef olarak seçilir.

Bir şekilde ‘’ne yapsak olmuyor’’ inancı yerleştirilir.

Mücadele edemez hale getirilir.

Umut dört harften çok daha fazlasıdır.

Umutsuz olursanız,

Geminiz batar,

İnsanlarınız ölür.

Hayat bir mucizedir.

Bazen bir omuza,

Bazen ılık bir rüzgara,

Bazen uzun bir zamana ihtiyaç vardır.

Bazen de zaman durur.

Tıpkı;

10 Kasım 1938 saat 09.05 olduğu gibi.