Demokrat Eğitimci
Sacit ÖZTÜRK
Facebookta Paylaş Makale Listesi
ÇİFTÇİ25 February 2021 Thursday

Çiftçi

Padişahın biri, veziriyle birlikte gezintiye çıkmış.

Gezi sırasında bir köye gelmişler.

Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler.

Padişah, kızın yanına yaklaşıp sormuş:

Padişah– Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.

Padişah: – Annen evde mi?

Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.

Padişah: – Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.

Kız: – Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.

Padişah: – Sana bir kaz yollasam yolar mısın?

Kız: – İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!

Padişah kıza “Öyleyse selametle kal!” deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş.

Saraya varınca padişah vezirine sormuş,

– Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?

Vezir: – Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım, padişahım, demiş.

Padişah: – O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.

Vezir telaşla fırlamış. “Nasıl öğrenirim?” diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.

Vezir: – Aman kız, hanım kız!

Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik.

Yanımdaki kişi seninle sohbet etmişti.

O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu?

Onları bana bir deyiver.

Dile benden ne dilersen.

Kız: – Konuştuklarımızı açıklarım ama, her cevap için on altın isterim, demiş.

Vezir kabul etmiş.

Kız anlatmaya başlamış:

– O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.

Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş,

– O amca, annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.

Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş,

– Amca “Eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözlerimin şaşı olduğunu söyledi.

Ben de “Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.

Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:

– Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın?” ne demek?

Kız tebessüm edip açıklamış:

– O kaz da sizsiniz, demiş.

Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!

•••

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal 2018 yılındaki seçimler öncesinde,

Kahramanmaraş gezisindeyken genç bir çiftçiyle yaşadığı diyalogu şöyle anlatmıştı.

Bir delikanlı geldi.

Bizi mahvettiniz, bizi öldürdünüz dedi.

Üzerinde beyaz bir gömlek var.

Cebinde bir telefon var.

Telefonunu alabilir miyim? dedim.

Telefonu aldım. iPhone 6.

Kaça aldın. Dedim.

3400 lira mı, 4500 lira mı dedi.

Kaç taksitle aldın dedim.

24 taksitle aldım dedi.

İnternet paketi de var mı? dedim.

Var dedi.

Anlatmasındaki alaycı tavır çok garipti.

Sanki çiftçi kim, iPhone 6 kim? der gibiydi.

Mahir Ünal’ın, çiftçiye sorması gereken ,iPhone 6’yı nasıl aldığı mı Olmalıydı.

Yoksa “azı çok etmek” isteyenlerin sorunu olabilecek;

Bankalar tarlanıza el koydu mu?

Traktörünüze haciz geldi mi?

Tarım araç gereçlerinizde eksik var mı?

Üretim aşamasında gübre, mazot, tohum gibi girdileri nasıl karşılıyorsun?

Tarımsal sulamada kullandığın elektriğe ne kadar fatura ödüyorsun?

Ne kadar tarımsal destekleme alıyorsun?

Tarladan elde ettiğin gelir ile ailenin geçimini sağlayabiliyor musun?

Yoksa borçla mı yaşıyorsunuz?

Gibi soruları sormak olmalıydı.

•••

Devlet olarak,

Köylüyü toprağa küstürdük,

Köyün nüfusu neden azalıyor demedik.

Köyden kente göçü önlemedik.

Kendi kendine yeter olmaktan çıkarıldık.

Üretimi arttırmak için hiç bir tedbir almadık.

Artan tüketimi karşılamak için yatırım yapmadık.

Yerli ve milliyiz dedik, yerli tohumun canına okuduk.

Çiftçinin ürünlerini alan ve pazarlayan birlikleri işlevsiz hale getirdik.

Aracıları ortadan kaldırmadık, ürünü tarladan tüketiciye ulaştırmadık.

Birim alandan daha çok verim almak için bilimle tarımı buluşturmadık.

Girdi maliyetlerini azaltmak için destek vermedik.

Tarım alanlarına apartmanlar dikilmesine izin verdik.

Köylüye sen üret devlet alır demedik.

Azı çok etmek isteyenleri yok ettik,

Krizin tarlaya sıçradığını fark etmedik.

Tarımı ve hayvancılığı bitirdik

Saman bile ithal eder hale geldik.

•••

Çiftçiye temel iletişim aracını çok gören kafa,

Daha önce de,

Vatandaş’ aç değil ekmek yiyor’ demişti.

Şimdi de bu ülke bizim,

Size “kuru ekmek, dere suyu, soluyacak hava yeter “ ne diye şikayet ediyorsunuz derlerse şaşmam.

Çiftçinin traktörü, telefonu olmasın,

Öğrencinin tableti, interneti olmasın,

Vatandaşın aşı, aşısı olmasın,

İşçinin grevi, tazminatı olmasın,

Saraylar, uçaklar, arabalar, telefonlar, egzotik meyveler hep sizin mi olsun?

Siz padişah değilsiniz.

Bizde tebaa değiliz.

Biz azı çok etmek isteyenleriz.

•••

Üç beş müteahhit kadar değeri olmayan, milyonlarca çiftçinin sadece telefonu değil, evinde çamaşır makinesi, buzdolabı, televizyonu da varmış.

Çiftçinin traktörüne haciz gelmiş,

Traktörüne haciz gelen vatandaş kalp krizi geçirmiş.

Tarlaya tohum atmak isteyenler, tefecinin insafına terk edilmiş, umudu elinden alınmış, ruhen yorulmuş.

Teyze, açım sayın Cumhurbaşkanım diye haykırmış, ama duyan olmamış.