Düşünsene;

“Eski Mısır devlet başkanı Enver Sedat'ı, suikast sonucunda öldüren adama,

Hakim sorar; Sedat’ı neden öldürdün?

Katil; Çünkü laikti.

Hakim; Laik ne demek?

Katil: Bilmiyorum.

•••

Mısır'ın iyi edebiyat adamı rahmetli Necip Mahfuz'u öldürmeye çalışıp, başarısız olan sanığa,

Hakim sorar: Neden vurdun?

Sanık; ‘’Sokak çocuklarının hayalleri’’adlı kitabı yazdığı için.

Hakim; Peki, ‘’sokak çocuklarının hayallerini’’ okudun mu?

Sanık; Hayır.

•••

Hakim; Yazar Farac Fuda’yı öldüren üç teröriste sorar,

Neden Farac Fuda’ya suikast düzenleyip öldürdünüz?

Suçlu; Çünkü kafir,

Hakim; Onun kafir olduğunu nereden anladın?

Suçlu; Onun kitabından.

Hakim; Hangi kitabından anladın onun kafir olduğunu?

Suçlu; Ben okuma yazma bilmiyorum.

Hakim; Nasıl.

Suçlu; Ben okuma yazma bilmiyorum.”

Mısır’da yaşanan bu korkunç olayları okuyor, belki bizim memlekete gelmezler diyorsun.

•••

Düşünsene;

Bir zaman Milli Eğitim komisyonu üyeliği de yapan Milletvekilinin,

“Benim dedem matematiği, mühendisliği icat etmemiş olsaydı, bugün bu Alman, bu Amerikan,

Bu Trump'a New York'ta oturduğu yerden bakkaldan bir torba kahvaltılık al gel ve o kahvaltılığın

hesabını çıkar deseydin benim dedem matematiği, ilmi, bilimi, teknolojiyi icat etmemiş olduğu bir

halde, Trump Efendi, Macron git şuradan bir kahvaltılık al kahvaltı yapalım sonra da bana hesabını

çıkar deseydi vallahi billahi hesabı çıkarmak için duvar kadar tahtaya ihtiyaç duyardı.”

“Roma rakamları var ya bildiğimiz bir kazık iki kazık, v, çarpı yanına bir kazık koy bunlarla uğraşacaktık.

Benim dedem ona dedi ki geri zekalı, bak bu iş böyle olmaz.

Al şu sıfırı, çarpmayı bölmeyi de hesap yapmayı öğren dedi ve dedemi öldürdü.

Bütün bu ilimi, bilimi, teknolojiyi, dedemin kütüphanesinden çaldı ve bir tane adam kalmayacasına hepsini katletti.”

Konuşmasını dinleyip, ya da okuyunca şok oluyorsun.

Şoku atlatınca bu bilgeyi Boğaziçi’ne rektör olarak atayalım dedesinin kütüphanesinden çalınan teknolojiyi orda bulamazsa Mars’a kadar gitsin! Diyorsun.

•••

Düşünsene;

Bıçak kemiğe dayanmış.

Gidecek yerin de yok.

Ellerin bağlı.

Bir şey yapamıyorsun.

Her şey buraya kadarmış diyorsun ki,

“Bir çocuk, bilge kişinin kapısını çalmış.

Annem köz istedi şöminenizden, köz alabilir miyim demiş.

Ev sahibi tebessümle al, fakat kap getirmemişsin.

Çocuk, siz gösterin, ben alırım demiş.

Çocuk şömineye yaklaşıp avucuna önce kül koymuş.

Sonra külün üstüne maşa ile bir kaç tane köz .”

Vasatın tahakkümüne, cahilin dayatmasına bir çocuk bağırıyor.

Yetti gari!

Sesi umut oluyor.

•••

Uğur Mumcu "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz" demişti.

Yıllar içinde cehaleti kanıksadık.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları kutsadık.

Bilgi iktidar olmalıdır, dedik.

Cehaletin, iktidar olmasının, kimseye bir yararı olamayacağını anlatamadık.

Cahiller, seçtiklerine kul, köle olurlar ,dedik.

Seçtiklerine kul köle olan toplumlar, tarih sahnesinden silinip yok olmuşlar, dedik.

Cehaletin yoğun olarak yaşandığı ülkelerde, bir yerin idaresini ele geçiren yöneticilerin icraatlarından biri, kendilerini ölümlü tanrı ilan etmek olur, dedik.

Cehalet, okumamak değil, okuduğu halde hala cahil olmaktır, dedik.

Cehalet, gelişme ve ilerlemeye engeldir, dedik.

Cehalet, kokuşmuşluktur, karanlıktır, dedik.

Şiddet, öfke, ayrıştırma, bölme, yobazlık, toplumsal kirlenme ve çürüme cehaletin besin kaynağıdır dedik.

Beyni boşaltılmışlar, hayatın makam, mevki, rütbe, unvan olduğuna inanırlar, dedik.

Biz bu kafayla Aya değil, Marsın gölgesine bile varamayız, dedik.

Düşünmek iyidir, kendin olmaktır ,dedik.

•••

Siyasiler vatandaşın siyasi tercihlerini etkilemek için,

Başörtüsü dediler,

Ahlak dediler,

Yoksulluk dediler,

Yolsuzluk dediler,

Kul hakkı dediler,

Adalet dediler,

Hukuk dediler,

Kavramların içlerini boşalttılar.

İnsanlara özgü bu değerleri, seçimleri kazanabilmek, ya da seçmeni konsolide etmek için fütursuzca kullandılar.