Bir gün, bir sivrisinek, Nemrut’un kapısının anahtar deliğinden girip, dizi üstüne kondu.

Nemrut onu öldürmek istedi.

Sinek uçtu, yüzüne kondu.

Nemrut, onu, yüzünden kovmak istedi, o da uçtu ve burnundan içeri girdi.

Beynine doğru yürüdü.

Sivrisinek beynine doğru yürüdükçe, Nemrut’un beyni dayanılmaz şekilde zonklamaya başladı.

Sivrisinek beynine kadar ulaştı ve beynini kemirmeye başladı.

Nemrut imdat çığlıklarıyla ortalığı birbirine katıyor, adamlarına bağırıyor ve yardım istiyordu.

Adamları:

“Bu nasıl tanrı? Bir sinekle baş edemiyor!” diyorlardı.

Derken Nemrut, “başıma vurun!” demeye başladı.

Başına tokmakla vurdular da vurdular.

Vurdukça ağrısı biraz hafifliyor, sonra yine dayanılmaz oluyordu.

Sinek içeride hareket ettikçe Nemrut, “Daha hızlı vurun!” diyor, hafif vurana kızıyordu.

Bu şekilde iki ay geçti.

Adamları vura, vura Nemrut'un kafasını parçalayarak sonunda o'nu gebertti.

Bir sivrisinek Nemrut'un sonunu getirdi.

Üstelik bir ayağı topal, bir gözü kördü.

•••

Bir insan ne kadar ilkelse, o kadar ırkçı ve yobaz olur.

Irkçılık ve yobazlık ile gelişmemiş beyin arasında doğrudan bir ilişki vardır.

Beyin geliştikçe, kişiler gerçek tehditler ile gerçek olmayan tehditleri ayırt etmeyi öğrenir.

Irkçılık ve yobazlık eğilimi de giderek azalır.

Şimdi düşünme zamanı;

O zaman düşünelim,

Ülkesinin kurucusuna hakaret edenlere ne denir?

Hain...

Konstantinopolis denilen şehri kim aldı?

Padişah Fatih Sultan Mehmet!

Hangi tarihte aldı…

1453…

Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği bu şehri, başka bir Osmanlı Padişahı Vahdettin kendi elleri ile İngilizlere 13 Kasım 1918, tarihinde teslim etti mi?

Etti..

Düşünmeye devam edelim,

Konstantinopolis tam beş sene Hristiyan askerlerin postaları altında kaldı mı?

Kaldı…

İstanbul’u 6 Ekim 1923 tarihindeki işgalden kim kurtardı?

Mustafa Kemal Paşa…

Düşünmeye devam edelim,

Bu şehre, 1929 yılına kadar,

Osmanlı Hanedanları, Konstantiniyye,

Halkımız, Asitane,

Yabancılar, Konstantinopolis dediler mi?

Dediler…

1930 tarihinde Konstantinopolis'e İstanbul adını kim verdi?

Mustafa Kemal Paşa…

Düşünmeye devam edelim;

Atatürk 1934 yılında Ayasofya'yı Müze yapmış mıdır?

Yapmıştır.

Peki, aynı Atatürk 1936 yılında Ayasofya'yı "Ayasofyayı Kebir Camii" olarak tapuya tescil ettirip tapuyu Fatih Sultan Mehmet Vakfına vermiş midir?

Vermiştir…

Düşünmeye devam edelim;

Ayasofya'da bu gün namaz kılabiliyorsan,

Ayasofya senin tapulu malın ise bunu Atatürk'e borçlusun.

Düşünmeye devam edelim;

Senin ülkenin adı ne?

Türkiye Cumhuriyeti!

Kim kurdu bu devleti?

Mustafa Kemal önderliğinde ayakları yalın, başları kabak, karınları aç olanlar…

Yani halk…

Mustafa Kemal'e “ATATÜRK” soyadını kim verdi?

Halk…

Bugün varlığını kime borçlusun?

O'na ve silah arkadaşlarına…

Düşünmeye devam edelim;

Esaret altındaki millet, ibadet edemez demiş,

Vatanı kurtarmayı kafasına koymuş,

3997 kitap okumuş,

11 tane kitap yazmış,

11 cephede savaşmış,

24 madalya almış,

6 yabancı dil bilen,

34 yaşında Çanakkale savaşını kazanan,

42 yaşında cumhuriyeti ilan eden Atatürk’e,

Üzerinde yaşadığın toprağı, dalgalanan bayrağı ve dinlediğin ezanı borçlusun.

Borçlu olduğun adama lanet okuyorsun.

•••

Karadeniz’de doğalgaz,

Ağrı’da altın ve gümüş bulmuş,

Marmara’yı salyaya vermiş,

Ayasofya’ya da bir müezzin koymuşuz.

Ayasofya’da ki müezzin;

‘’Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi.

Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir...

Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma’’

Sözlerini söylüyor.

Bu müezzininin söylediklerini devletin zirvesi huşu içinde dinliyor.

•••

Düşünmeye devam edelim;

Kozan ve çevresi kana bulanırken,

Köylerimiz yakılırken,

Atatürk yedi düvelle savaşırken,

Padişah Vahdettin on dokuz yaşındaki beşinci karısını nikâhlayıp İstanbul’da düğün yapıyordu.

Düşünmeye devam edelim;

Hayatını zevk sefa içinde sürdürmek varken postalları giyip,

Yunan’ın karşısına dikildi diye mi?

İstanbul’daki beş yıllık İngiliz işgaline son verdi diye mi?

Bağımsız bir devlet kurdu diye mi?

Atatürk'e kin kusuyorsun, lanet okuyorsun?

•••

Atatürk’ün adını duyduklarında beyni zonklayanların,

Anadolu Müslümanlığıyla, ölülerin arkasından kötü konuşulmaz geleceğiyle, güzel ahlakla, haram-helal gibi kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değerler ölçüsünden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan-yalandan pay kapmaya çalışan, para ve midesi dışında bir şey düşünmeyen, literatürün isim bile bulamadığı beş-on kelime ile düşünebilen tipler, binlerce kelime ile düşünebilen Atatürk’e kafir diyor.

“Hadi canım sende”